Ali Sabuktay: İnce’nin tek amacı bu seçimi muhalefete kazanmak değil
İZMİR – Ege Bölgesi’nde kamuoyu araştırmaları yapan Integral Research’ün 2023 verileriyle seçmen kümelerini analiz eden Ali Sabuktay, hem derinlemesine görüşme notları hem de araştırma verilerine dayalı değerlendirmelerde bulundu. Sabuktay, Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı adayı Muharrem İnce’ye oy verecek seçmenin seçimlerde nasıl bir tavır sergileyeceğine ilişkin fikirlerini de paylaştı.
Büyük bir trafik kazası olmaması halinde İnce’ye verilen seçim desteğinin giderek azalacağını ve seçim günü geldiğinde Mart ayındaki oranının ancak üçte birini koruyacağını varsayan Sabuktay, “Öte yandan bir gazeteci, akademisyen, araştırmacı bir grup İnce meselesine ve ikinci tur senaryolarına bir nebze olsun ‘puan’ verdi. ’ endişesiyle abartıyor. Bu analizlerden yola çıkarak kanaatini oluşturan muhalefet kamuoyu son derece endişeliyken, bu durum olduğundan daha güçlü görünmek isteyen İnce’nin işine geliyor.”
‘İNCE’YE OY VERİN’ DİYENLER TUTARSIZ’
Reuters ajansının yaptığı analizde Muharrem İnce’nin seçimleri ikinci tura taşıyarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘can simidi’ olabileceği yorumlandı. Muharrem İnce sizce seçimi ikinci tura taşıyacak kadar oy potansiyeline sahip mi?
Bu soruyu cevaplamak biraz zor. On beş gün önce tamamlanan araştırmalarda bir potansiyel vardı ama kinete ne kadar dönüşeceği bilinmiyor. Geçen mühlette bile çok şey değişmiş olabilir. Birçok farklı kaynaktan gelen seçmen kitlesi İnce’ye oy vereceklerini söyledi. Bu tutumun ne kadarının davranışa dönüşebildiği ise yeni araştırmalarla biraz daha netleşiyor.
İnce’ye oy vereceğimi söyleyen seçmenler o kadar çeşitli ve tutarsız ki, Borges’in “Çin Ansiklopedisi”ndeki listeyle yarışabilecek durumda. Aklıma ilk gelenleri sıralayayım: Hiçbir seçimde oy vermeyenler ilk kez oy kullanacaklar, HDP takviyeleriyle perişan olanlar İnce’nin ilk hatasında bu listeden çıkacaklar. Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını istemeyenler, Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağına inananlar, üç kuşak ‘Ecevitçi’ olanlar YETER Partinin ortasında sallananlar, FETÖ’den korkanlar geri döner, sevmeyenler Davutoğlu, Akşener’in masaya dönmesine kızanlar, iki belediye başkanından birinin adaylığını isteyenler…
Bu liste genişletilebilir, yarın yeni üyelerle genişletilebilir veya yeterince daraltılabilir. Gördüğünüz gibi iki ayda zayıf korelasyonlara sahip kümelerden oluşan kaotik bir sanal topluluk. Bu topluluk doğası gereği fazlalık ve zamansızdır, bu nedenle çoğunlukla internette görünür. Bir mitinge imza atmak veya katılmak söz konusu olduğunda çok açık değil. İnce’nin sinirli ve komik performansı onları şimdilik ortada tutuyor. İnce’ye oy vereceklerini söylüyorlar ama neredeyse yüzde 70 İnce’nin kazanacağına inanmıyor.
Peki seçmenler neden kazanamayacaklarına inandıkları adaya oy veriyor?
Bu sorunun cevabı, İnce seçmeninin çoğunluğu için kaybetme motivasyonu olabilir. İnce’nin Cumhurbaşkanlığı’ndaki performansı kendi seçmeni tarafından ciddiye alınmıyor. İnce’nin diğer adaylardan daha iyi yöneteceğine inananların oranı ise yüzde 35 civarında. Daha iyi bir alternatif olmadığı için İnce’ye oy vereceğini belirtiyor. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu seçmeninin kendi adayının doğru dürüst yönetebileceğine olan inancı yüzde 50’nin üzerinde.
İnce’ye oy vereceğim diyen seçmene siyasi partilerin yeni durumu açısından bakacak olursak; Neredeyse yarısı Vatan Partisi’ne oy vereceğini söylüyor. Çok azı genel seçimde AKP’ye, Cumhurbaşkanlığı’nda ise İnce’ye vereceğini belirtiyor. Yaklaşık 6 noktada kararsız kalan yüzde 40, genel seçimlerde diğer muhalefet partilerine oy vereceğini söylüyor. İnce, yeni seçmende yaş açısından diğer adaylara göre belirgin bir avantaja sahip. Integral Research’ün İzmir çalışmalarından hazırladığım aşağıdaki grafik bu durumu yansıtıyor.
‘İNCE’NİN MUHALİME YÖNELİK SALDIRILARI HÜKÜMETE AVANTAJ SAĞLIYOR’
Sizce bu seçmenler muhalefet tarafından nasıl ikna edilebilir?
Bu bahiste çok şey yapılabilir ama ben üç şampiyonluğu değerli buluyorum. Öncelikle bu seçmenler sorumluluğa çağrılmalıdır. Onlara gönderilen mesajlarda birkaç vaat ve birkaç TikTok görüntüsü hafife alınmamalıdır. Sadece onların yansımalarını anlamaya çalışmak değil, aynı zamanda durumu anlamalarını sağlamaya çalışmak da değerlidir. Cumhur İttifakı seçimleri kazanırsa sonuç belli; Yeni ortaklarla yenilenen tek adam yönetimi, tüm muhalif toplumsal kesimleri nefessiz bırakacak. Bu durum Erdoğan’ın etrafında birleşen cephe için kazanç olarak algılansa da her türlü muhalif için büyük bir kayıp anlamına geliyor. Bu sonuç İnce seçmenine net bir şekilde hatırlatılmalı, seçimi kaybetmenin onların da kaybetmesi anlamına geldiği basit ve ikna edici mesajlarla anlatılmalıdır. Ülke ve kendi geleceği için sorumluluk almaya davet edilmelidir.
Bu seçmenlerin Kılıçdaroğlu’nun seçilmesini bir çıkar olarak görmedikleri, seçimlere amorf duygusal tepkilerle yaklaştıkları araştırmalardan ve sosyal medyadan anlaşılmaktadır. Görünüşe göre hepimiz gibi – muhtemelen yaş aralığı düşünüldüğünde daha fazla – onların da kaybedecek çok şeyleri var. Önerdiğim şey bu, olumsuz kaygı temelli bir siyasi bağlantı değil. İnsanlar sadece kazandıklarında değil, büyük bir kayıptan kaçındıklarında, durumlarını nispeten iyileştirdiklerinde de mutlu olabiliyorlar. Aslında bu seçimler çoğumuz için aynıdır. Bugünlerde sıkça kullanılan aforizmanın dediği gibi, “Bu seçim cennetin kapılarını açma seçimi değil, cehennemin kapılarını kapatma seçimidir”. İkinci tipte ortaya çıkacak riskler anlatılmalıdır. Yani başları sıvazlanarak, azarlanarak hak yerine getirilecek çocuklar olarak değil, kendi hayatlarından ve hepimizin hayatından sorumlu özneler olarak ele alınmalıdır. Kılıçdaroğlu’nun birinci basamakta oy kullanmayarak açıklama yaptığını düşünen seçmenler, gerçek bir bağla birinci basamakta stratejik oy kullanmaya ikna edilmelidir.
İkincisi, bu tarafın telaffuz kaynakları kurutulmalıdır. Hem İnce hem de sosyal medyadaki hayranları, neredeyse sadece Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı ile ilgileniyor. Kaybettikçe daha da çirkinleşeceklerini, her krizden yararlanmaya çalışacaklarını varsayabiliriz. Şimdi bile iktidarın en ağır argümanlarını kullanıyorlar, Ümit Özdağ’ı geçtiler, Soylu’ya yanaştılar. Bu şekilde kendilerine yakın kitleyi istikrara kavuştururken CHP ve YETLERLİ Parti’den modüller almaya çalışıyorlar. İnce’nin muhalefete yönelik saldırıları iktidara bir avantaj daha sağlıyor. Bu seçimin ruhuna uygun olan referandum etkisini zayıflatmakta ve konuşulması gerekenleri engelleyen bir asalak işlevi görmektedir. Beyin sarsıntısı, ekonomik kriz, adalet, eğitim gibi temel meseleler yerine İnce’nin ortaya attığı saçma sapan bahisler paralel bir gündem oluşturur. O telaffuzları bitirmeden ve etkileşimde bulunmadan, yani doğrudan çağırmadan geçersiz kılmak gerekir. Kılıçdaroğlu’ndan çok İmamoğlu, Yavaş gibi aktörler bu görevi üstlenecekler ki bu daha tatmin edici sonuçlar doğuracaktır. Özellikle İmamoğlu’nun şu ana kadarki performansı çok etkileyici.
Integral’in bahsettiğim araştırmasında, Vatan Partisi seçmeninin yüzde 50’si iki belediye başkanının başkan yardımcısı olmasını olumlu bulurken, yüzde 20’si “kısmen olumlu” diyor. Bu oranlar Memleket Partisi üyelerinin İmamoğlu ve Yavaş’ın sözlerine açık olduğunu gösteriyor. Babacan ve Davutoğlu, iki belediye başkanının güçlü aktörler olarak ortaya çıkmasını istemedikleri için kabinedeki rolleri bilinmiyordu. Millet İttifakı’nın seçmenden en çok onay alan bu iki oyuncusunun bir an önce görev ve görevleri netleştirilmelidir. Böylece onlardan alınacak katkı maksimize edilebilir. Aksi takdirde yaratacakları etki potansiyellerinin çok altında olacaktır. Araştırmalarda Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanların dile getirdiği en sık ilişkilerden biri de yönetsel özelliğin zayıflığı. Uzun yıllar boyunca oluşan bir görüş, bir veya iki ayda tamamen değiştirilemez. Millet İttifakı ülkeyi layıkıyla yönetebilecek geniş bir kadroya sahiptir. Bu zenginliğin bir an önce sahaya taşınması gerekiyor. Rakiplerde olmayan bu çeşitlilik Kılıçdaroğlu’nu “Ben Kemal, geliyorum” deyip kampanyayı kendi üzerine kurmaktan da kurtarıyor, kampanya telaffuzunda inanç ve inandırıcılık sağlıyor.
Üçüncüsü, seçimin asla kazanılmayacağı duygusu güçlendirilmelidir. İnce çevrede toplanan kümelerin değerli bir kısmı, özellikle seçim yaklaşırken kazanandan yana olmak isteyecektir. Her alanda hızla gördüğümüz bu durum, siyasal iletişimde “çoğunluk etkisi” ya da “çoğunluk etkisi” olarak adlandırılmaktadır. Aslında İnce’nin popülaritesini sağlayan da bu trend. Özellikle genç seçmenler, çevrelerindeki herkesin bu kadar çok düşündüğünü görünce bu modanın bir parçası olmak istiyor. Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı hissi güçlendikçe gidişat değişebilir ve yeni seçmende çoğunluk etkisi Kılıçdaroğlu’na geçebilir.
‘GÜÇTEN GİDİYORSA BEŞ MUHALEFETTEN GİDİYOR’
Muharrem İnce, sadece CHP tabanından değil, AK Parti tabanından da önemli oylar aldığını, bunu kamuoyu yoklamalarında gördüğünü savunuyor. Sence gerçek bu mu?
Bir yere kadar AKP’den oy alıyor ama bu onlar için kabul edilebilir bir oranda. İktidar medyasının İnce’ye yaptığı haberlerle İnce’den etkilenmeye açık hale geldiğini söyleyenler var. Herhalde İnce çift taraflı yüklenen bir görüntü verirken bu tür bir sonuç kısmen ortaya çıktı ama İnce artık doğrudan muhalefetle uğraştığı için bu tez bana doğru gelmiyor. Aksine iktidar seçmeninin muhalefetin kararlarını pekiştirdiğini düşünüyorum. Muhalefetin kafası karışan iktidar seçmenine ulaşmasını engellemede rol oynuyor. İlk başta Cumhur İttifakı’ndan gerici bir seçmen geçişi olduğunu araştırmadan görüyoruz. Kaybedilen faiz oranına baktığımızda, bu güç için kabul edilebilir bir ölçüdür. Kabaca, bir hükümetten geliyorsa, beş muhalefetten gidiyor. Nitekim Hamza Dağ’ın sözleri de bunu ispatlamaktadır. Üstelik seçim ikinci cinse bırakılırsa iktidarı bırakan seçmenler yeniden Erdoğan’a dönme eğilimi gösteriyor. Aşağıdaki ilk grafik, alanları 15 gün önce tamamlanan iki çalışmanın ortalamasını yansıtmaktadır. Bu oranlar 2 haftada değişmiş olabilir ama temel bir durumu temsil ediyor. Cumhur İttifakı’nın mevcut seçmenlerinden İnce oyların sadece yüzde 9’unu alabildi.
İkinci grafik İnce seçmenini 24 Haziran’da oy verdiği partiye göre inceliyor. Cumhur İttifakı’ndan seçmen yüzde 25 civarında. Ancak unutmayalım ki 24 Haziran’dan sonra zaten iktidardan koparak UYGUN Partisi ve CHP’ye yönelen değerli bir kesim var. AKP ve MHP’li olmaktan çıkıp muhalefete katılmışlardı.
‘İYİ PARTİ HEM MASADAN KALMAKLA HEM MASAYA DÖNMEKLE SEÇMEN KAYBEDİYOR’
Birinci soruya verdiğiniz cevapta kısmen bahsetmiştiniz ama Muharrem İnce Millet İttifakı’nın hitap edemediği hangi kitleye sesleniyor? biraz açar mısın
İlk kez oy kullanacak ve bir önceki seçimde oy kullanmamış yüzde 25 için muhtemelen sistemin dışlayıcı mekanizmalarına ve Altı Tablo’nun tüm süreç boyunca etkileşimsiz yapısına bir tepkiden ve gençlerin kendilerine yakın olanlarla birlikte olma arzusu. Sizlerle daha önce yaptığım bir röportajda Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusunda UYGÜN Partisi seçmenleri arasında üç tavır olduğundan bahsetmiştim. Seçmenlerin üçte biri Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ‘koşulsuz’, üçte biri ‘koşulsuz’ destekledi. Geriye kalan MHP ve AKP kökenli üçte biri ise kesinlikle Kılıçdaroğlu’na karşıydı. Bu gerilim, krizin patlak verdiği 3-6 Mart döneminde ortaya çıktı. Akşener masadan kalkınca CHP’li değerli bir seçmen kümesi yüzünü CHP’ye çevirdi. Böylece CHP, İnce’ye gidenler, hatta tedbir arttıranlar olmasına rağmen toplamda parti oy kaybetmedi. Akşener masaya dönünce Kılıçdaroğlu, ÂLÂ Parti seçmeni İnce’ye sırtını döndü. Yani GÜZEL Parti hem masadan kalkarak hem de masaya dönerek seçmen kaybetti. Aklınıza gelebilecek sebeplerden dolayı CHP içinde Kılıçdaroğlu’na kökten karşı çıkan bir grup vardı. Bir kısmı duygularına tercüman olduğunu düşündükleri Memleket Partisi’ne yönelirken, bir kısmı da partisinde kalıp Cumhurbaşkanlığı seçiminde İnce’yi destekleme kararı aldı. Ayrıca aslen merkez sağdan gelen ve İnce’yi ‘yerli-milliyetçi’ bulan görece laik diyebileceğimiz Cumhur İttifakı seçmeni de İnce trenine atladı.
‘İNCE’YE VERİLEN SEÇMEN TABANI KADEMELİ OLARAK AZALACAK’
İnce hangi koşullarda adaylıktan vazgeçiyor ve adaylıktan çekildiğini düşünürsek elinizdeki verilere göre bu oylar nereye gidiyor?
Bu bahis çok tartışıldı. İnce’yi desteklemeye en hazır olanlar bile bunun nasıl olacağı konusunda bir şey söyleyemedi. İnce’nin davasında müzakereye veya müzakereye açık bir taraf yok gibi görünüyor. Orada siyaset yok. Görünüşe göre tek amacı bu seçimi muhalefete kazanmak değil, ürettiği bir mağduriyet fantezisinden seçim sürecini bir tazminat talebine dönüştürüyor. Adaylığında bizim bilmediğimiz başka bir kurgu yoksa siyasi müzakerelerin bu kadar öznellikle yürütülemeyeceği aşikardır. Attığın her adım onun senden daha fazla yükselmesine sebep olacaktır. Bunun farkında olan Kılıçdaroğlu, son derece temkinli yaklaştı. Durumu ağırlaştıkça, bir gerçeklik testi yapıp adaylıktan çekilirse, iki adayın ortasındaki dağılımdan Kılıçdaroğlu lehine 60’a karşı 30’luk bir sonuç alınabilir ve yaklaşık 1000 protesto oyu verilir. 10 puan. Elimdeki araştırma sonuçları bu yönde sinyaller veriyor. Integral’in İzmir bilgilerine göre, birinci tipte İnce’ye oy verecek seçmenlerin yüzde 55’i ikinci tipte Kılıçdaroğlu’na, yüzde 28’i Erdoğan’a, yüzde 5’i kararsızım, yüzde 12’si ise vereceğimi söylüyor. sandığa gitmeyin
Öte yandan bir grup gazeteci, akademisyen, araştırmacı İnce sorununu ve ikinci tür senaryoları biraz ‘reyting’ telaşıyla abartıyorlar. Bu analizlerden yola çıkarak kanaat oluşturan muhalif kamuoyu büyük bir tedirginlik yaşarken, bu durum olduğundan daha güçlü görünmek isteyen İnce’nin işine geliyor. Büyük yol kazaları olmazsa ve muhalefet üzerine düşeni yaparsa İnce’ye verilen seçmen tabanının giderek azalacağını ve seçim günü geldiğinde Mart sonundaki oranının ancak üçte birini koruyacağını tahmin ediyorum. Kademeler daraldıkça ve seçim iki kutuplu hale geldikçe, ‘parti’ seçmeninin eski haline döneceğini ve istatistiksel olarak aşırılıkların giderileceğini ve ‘ortalama gerileme’ olacağını söyleyebilirim. Seçim zamanı geldiğinde İnce ilk kez bir grup fanatik seçmenle oy kullanacak ve protestocuların bir kısmı kalabilir. Ne kadarı sandığa gider orası ayrı bir bahis.